26 Ekim 2014 Pazar

erdal demirkıran-bütün kadınlar aptal SEN HARİÇ

döküntüler'de kitabı okuduğumdan bahsetmiş ve bitince yorumunu yazmak için sabırsızlandığımı söylemiştim :) işte o kutlu gündeyiz :D biraz demirkıran'dan bahsedeceğim ve daha sonra kitap ile ilgili görüşlerimi yazacağım :)

erdal demirkıran.. birçok insanın bildiği şekliyle dünyanın en akıllı insan.. ilk hangi kitabıyla yazmaya başladı bilemiyorum ama benim için ilk "sadece aptallar 8 saat uyur"u yazdı.. daha sonra yerim seni öss, parayı bulunca alayını maviye boyacağım,ben dünyanın en akıllı insanıyım,kashna felsefesi,dünyanın en akıllı insanı'ndan masallar,sen şimdi gideceksin ya cehennemin dibine git,adam dediğin benim gibi olur kitapları geldi sırasıyla.. kıssadan hisse yazar beni geliştiren.. kolektif bir değişime sebep olan kişidir.. gerek uykum gerek motivem onun ayarlamak istediği gibimsi.. felsefesini biraz kendime yontmuş olabilirim.. sonuç olarak farklı insanlarız ve onun giysisi bana, benim fikrim ona uymayabilir :)

yazarımızın mottosu ise 15 Mart 2030 dünya barış günü.. büyük çalışmalarını, seminerlerini bugüne hazırlık amacıyla barışı hak eden "eşref-i mahlukat"a ulaşmak için yapıyor, yazıyor.. bence..

yani eğer kitabı yorum yaparken objektif olamazsam.. yapacak bir şey yok adam benim kısmi idolüm :D

gelelim kitaba..


bu sene basılan kitabın gelişini sabırsızlıkla bekledim.. geldikten sonra da benim alamadığım sürede insanların kashna kitap'tan imzalı olarak alanları kıskanç gözlerle takip ettim :D en son okuoku alışverişimle beraber kavuştum ona :)

gelir gelmez okumaya başladım..çalışma aralarını onu okuyarak geçirdim..

ama itiraf etmeliyim ki ilk 50 sayfayı geçmek zor oldu biraz :/ çünkü sevgili yazarımız ters psikoloji yapmak amacıyla baya bir eleştiriyor.. çantaya bile karışması sinir bozucuydu sonuç olarak.. çanta olmasa nerede taşıyacağım ben netter'i poşette mi :D

o sayfaları aştıktan sonra kendimin hariç kısma girdiğini fark ederek pek bir mutlu oldum :D güzel bir 100-130sayfa boyunca kafamın içinde yazarla konuşa konuşa kitap ilerledi, ilerledi.. sonra sadece evliler okusun tarzı bir başlığı geldim ve kitabın geri kalanı evli hanımların kocalarını nasıl ellerinde tutacaklarını, neden kaybettiklerini anlatıyordu ki tahmin edersiniz ki benim için çok da çekici olmamakla beraber olması gereken de yazarın anlattığı gibiydi.. ben de ileride evlenince olacakların bir önizlemesini yapmış oldum :) 

bir yerde arkadaşı ve kızlarıyla beraber yaptıkları bir dağ gezintisinden bahsediyor.. kızının ileride başkalarına kanmaması düşüncesiyle yaptığı küçücük jestler çok hoştu.. bir an aklımdan beni de kütüğüne alsa ya diye geçmedi değil :D ama babamdan memnun olduğum için vazgeçtim bu düşünceden daha sonra doğal olarak :).. bu sefer kendi baba-kız ilişkimi sorgulamaya başladım.. ımm.. eksiklerimiz var tabisi :S

kitabın diğer kitaplardan farklı olarak rahatsız edecek kadar çok küfür içerdiği de maalesef gözümden kaçmadı :/ mürekkebe küfür yakışmıyor.. 

arada örnek olarak bazı bilim kadınlarından ve başarılı hanımlardan bahsetmiş.. helen keller,marie curie-ki kendisi 7.sınıf fen dersinden beri rol modelimdir- gibi ama birkaç türk bilim kadını veya güler sabancı gibi işdünyasındaki başarılı hemcinslerimizden bahsetmesini de beklerdim :/ en azından çalışmasını watson&crick'e kaptıran rosalind franklin'den bahsedebilirdi..

her şeye rağmen kitabı beğendim.. bilmiyorum hoşuma gitti.. demirkıran'ın sen her şeyi yapabilirsin tarzındaki dilini seviyorum.. diğer kişisel/kitlesel gelişim kitaplarından daha gerçekçi geliyor açıkçası :)

zaten fark ettim de kitapta sen ben değil modernizm akımına kapılıp dünyanın kendi çevresinde dönmesi gerektiğini sayıklayıp da hiçbir şey yapmayan hanımlara yazılmış bir eleştiri gibi.. tabi düzelmeleri için tavsiyeler de vermiş ama eleştiri kısmı baskın olmuş..

sonuç olarak kitabı beğendim.. ama feministler okumasın :D :D yada okusun belki kadına kendi ayaklarında durmasını tavsiye ettiği için beğenirler :D okuyabilirsiniz.. zaten daha önce en az iki kitabını beğenmişseniz bu kitabını da beğenirsiniz :) son bir şey daha keşke kitap roman-hikaye tarzı yazılsaydı, o tür kitapları daha güzel :)

benim puanım 10 üzerinden 8.. yukarıda belirttiğim birkaç eksiği dışında iyiydi :) yine de hayranı değilseniz kütüphaneden alıp okuyun.. objektifliğini kaybetmiş bir yorumun etkisinde kalarak alıp sonra beğenmezseniz vicdan azabı çekerim :/ 

sağlıkla ve bol kitapla kalın :)
_dr.coffee'den sevgilerle 
 dipnot:özel isimlerdeki büyük harfleri katlettiğim için herkesten özür diliyorum.. mevzu bahis erdal demirkıran olmasaydı şimdi yatağım da dinleniyor olacaktım :/

24 Ekim 2014 Cuma

güz okuma şenliği 1.ay okuma raporu

okuma şenliğinin ilk ayı geçtiii gitti :/ bakalım ben neler okudum?? insanlar neler okudu??

3)kategori:deneme,inceleme veya gezi(10 puan)
enis batur-60 mm'lik diziüstü meşkler ve içcep meşkler (sel yayıncılık,syf.110)

17)bir aşk romanı(10 puan)
brenda joyce-kusursuz gelin(pegasus yayınları,syf.461)

18)2014'te çıkmış bir kitap(10 puan)
asude-dikkat!aşk çıkabilir(ephesus yayınları,syf.519)

19)isminde şehir/ülke adı geçen bir kitap, ilk kitabın isminde geçen şehir/ülkenin edebiyatından bir kitap(her kitap 10 puan, ikisi de okunursa +20 puan)
barış bıçakçı-herkes herkesle dostmuş gibi(iletişim yayınları,syf.111)

21)şimdiye kadar hiç okumadığınız 4 yazardan kitap..2'si türk,2'si yabancı,2'si kadın,2'si erkek olacak..(her kitap 10 puan,hepsi okunursa +20 puan)
stefan zweig-satranç(can yayınları,syf.71)

22)adında aynı kelime geçen 3 kitap(her kitap 10 puan,hepsi okunursa +20 puan)
slovaj zizek-dünyadaki isyanların anlamı(agora yayıncılık,syf.81)


koca ay boyunca toplamda 6 kitap okuyan beni tebrik ediyorum :S
kategori sayısından 6*10=60,toplam sayısı 1353 olmak ile beraber 13 puan getiriyor bana,toplam puanım 73..

kargodan gelen yeni kitapların yeri yurdu olmayanları ve ne idüğü belirsiz birkaç kategoriyi de düzenledim bu arada..
sağlıkla ve kitapla kalın!
_dr.coffee'den sevgilerle


13 Ekim 2014 Pazartesi

kitap mimi: book challenge tag

günün 3.yazısını yazmakla beraber-aslında biri dr.g'nin- mim için 3 iyi blogger tarafından eklendim :D tabi durum bu olup dördüncü tekil kişi , cam misket ve kristal kitap'a  döner dönmez yapacağımı söyleyip beni bir süreliğine mazur görmelerini rica etmiştim.. ee bilgisayarıma kavuştuğuma göre mim yapma günü gelmiş demektir :) 
hadi başlayalım!

1)ilk hayranlığım
gülten dayıoğlu'nun bütün hikaye kitapları.. bana okumayı sevdiren hikayelerdir.. ilkokul 2-3 falan herhalde, sınıfın kitaplığında vardı bir sürü kitabı bende alıp okuyordum tabisi :)

2)favori serim
millenıum/ejderha dövmeli kız
nedense serideki kızın bütün olanlara rağmen direnmesi hoşuma gitmişti.. bir de onlar bir kahve-sandviç ile nasıl yaşıyorlar?? hala merak ettim bir durum bu :D

3)favori kitabım
hepsi... hiçbiri..
bütün kitaplar da sevebilecek bir nedenim olmakla beraber kitap olması bile yetiyor.. ama bazen küçük bazen büyük nedenlerle soğuyorum kitaptan.. bu yüzden favori bir kitabım yok.. ve bütün okuduklarım favori kitap konumunda :)

4)favori erkek karakterim
nicholas hel.. bir de 5 saniye boyunca düşündüm bunun için.. tabi ki nicholas hel :D :D şibumi'deki biricik erkek karakter :D

5)favori kadın karakterim
cam misket bu soruya tess gerritsen'in kadın karakterleri rizolli&isles vermiş.. ben sadece isles sadece dizideki taraftarı olduğum için onu yazmıyorum... düşün..düşün.. maalesef sayın blog alemi aradığım şartlarda bir kadın karakter bulamadım.. eğer bulursam yazarım.. ama yok.. hem zeki,hem duygusal,hem hamarat,hem kariyer yapmış.. varsa tanıdığınız okuyayım bende hemen :)

6)favori okuma zamanım
kitabı elime aldığım an.. gece gündüz,yağmurlu güneşli,yatakta ayakta hiç fark etmez.. kitabı elime aldığım her an benim için favori okuma zamanıdır :)

bir mimi daha geride bırakırken bütün blog alemi yapıp bir ben yapmadığım için ekleyecek 20 kişi de yok maalesef :/ bir dakika şulem cafe'de görmedim ben bu mimi :D :D mimlendin şulem cafe :D geriye kalan 19 kişiyi de aranızdan gönüller seçerek hallediverin :)

kitapla kalın!
_dr.coffee'den sevgilerle 

jean christopher grange-kurtlar imparatorluğu (dr.g)

Sevgili arkadaşım Dr.Coffee’in isteği üzerine güzel blog’una misafir oldum ona buradan ona teşekkürlerimi iletiyorum J

Öncelikle belirtmek isterim ki Grangé’yi Dr.Coffee sayesinde keşfettim ve ilk kitabını okuduktan sonra yazar’a hayran olup hepsini okumaya karar verdim. Bir ana dilim Fransızca olduğu için yazarımızın kitaplarını orijinal dilinde okuma şansı buldum.
Büyük bir hevesle Kurtlar İmparatorluğu (L’empire des loups) adlı kitabımızı okumaya başladım fakat birde ne göreyim, hikâyenin ana teması Türkler özellikle Bozkurtlarmış…
Yazarın kurgusu her zaman ki gibi harikaydı fakat sayfaları çevirdikçe hüsranım artıyordu, Grangé’yi çok severim ama bu kitap olmamış… Yani Türklerle olmamış çünkü bizi o kadar kötü tanıtmış ki yazara çok kızgınım!


Yurt dışında tam olarak Belçika’da doğup büyümüş bir Türk olarak anlatılanların hiç birinin doğru olmadığını söyleyebilirim. Bir kere kültürel olarak biz böyle yetiştirilmiyoruz ki! Annelerimiz babalarımız alın teriyle çalışıp helal para kazandılar her zaman. Yurt dışında kime sorarsanız sorun; uyuşturucu trafiği, hırsızlık, kadın pazarlığı vs. gibi olaylarda en az Türk toplumunu göreceksiniz. Türkler daha çok; çalışkan, eli çevik, kendi işini kuran, temiz, saygılı ve entegre olmak için çok çaba sarf eden bir toplum olarak anlatılacaktır. Doğup büyüdüğüm yerden dolayı Türk toplumu hariç birçok toplumlarla iç içe oldum özellikle Araplar, Arnavutlar ve Afrikalılarla tıklım tıklım dolu bir şehirde yaşadım ve yine hepsinin içinden suça en az meyilli olan bizim toplumumuz.
İnternetten okuduğum birçok yoruma göre de Türkiye’de yaşayan Türklerin çoğu ‘’ yahu bu yazar ne diyor bizim hakkımızda’’ diyeceğine ‘’ Avrupa’da olan Türkler bakın, bizi oralarda nasıl rezil ediyorlar’’ diyebiliyorlar. Bilip bilmeden konuşmayın kardeşim!

Evet, Grangé bizi çok iyi araştırmış. Ülkemizde yer almış birçok ünlü isim (Alpaslan Türkeş, Mehmet Ali Ağca, Oral Çelik, Tansu Çiller) ve hikâyelerini biliyor ayrıca Türkçe geçen diyalogda eklemiş kitabına fakat bu kadar bilgiyi kötü yönde kullanmış. Bozkurtlar katil, terörist, mafya babaları, dinsiz insanlar gibi gösterilmiş.  Kurtlar İmparatorluğu’nda yazarın yaptığı Türklere karşı büyük bir yanlış.


Eskiden ilk göç eden Türkler bulundukları yerin dilini ve kültürünü henüz bilmedikleri için bir araya gelmişler ve aynı mevkilerde yaşamışlar, e haliyle yıllar geçtikçe Türk nüfussuda artmış o yerlerde bu yüzden Türk mahalleleri oluşmaya başlamış. Ben kendim Belçika’da bir Türk mahallesinde yaşıyorum ama hiç evlerin bodrumunda kadın pazarladığımız ya da uyuşturucu işleriyle uğraştığımız olmadı.

Son bir şeyle yorumumu bitiriyorum. Ben babamdan şanslıydım orda doğdum, oranın okullarına gittim, bebeklikten onların dilini öğrendim zorluk çekmedim ama babam ve onunla, ondan önce ve ondan sonra güzel Vatanımızdan gurbete göç edenler çok zorluk çektiler. Hep anlatırlar bize, biz bir yumurta istemek için kollarımızı çırpıp tavuk hareketi yapıp gülünç duruma düşerdik kızım diye… İşte bu yüzden sadece Türk toplumu değil hiçbir toplumu aşağılamamak lazım, her şeyden önce hepimiz insanız…


Dr.G’den sevgilerle …

dr.coffee'den dipnot:yazıyla ilgili yorumlarınız dr.g'ye iletilecektir, yazının sorumluluğu ona aittir :)

başımın üstünde yerin var :)



bir kaç dakika sonra sizlerle biricik arkadaşım dr.g'nin yorumladığı jean chrıstophe grange'ın kurtlar imparatorluğu kitabını paylaşacağım :)
bu benim aldığım ilk misafir kalem olmakla beraber dostlar kütüphanesinde yazmak isteyenlere her zaman yerim var -tabi yazınızın içeriği kitaplar veya kitaplardan yola çıkarak değinilen bir problemse-
bu güzel yazı için dr.g'ye kocaman teşekkürler :) ♥
_dr.coffee'den sevgilerle